Mutluluk para ile satın alınabilecek bir şey değil, birini sevindirmek için sadece maddiyata yönelik bir şey yapmaya gerek yoktur. Maneviyat yönünden yapılan her şey paranın önüne bile geçebilir aslında, ama bizim tek düşüncemiz maddiyat olduğu için her şeyimizi paraya endeksleyip kendimizi ve maneviyatı unuttuğumuz için birini sevindirmeye hemen maddi yönden bakarız. Beni yanlış anlamayın tabiî ki maddiyatta önemli ama bir an durup düşündüğümüzde para ile yeri geldiği zaman mutluluğu satın alamıyoruz, sadece beğendiğimiz bir şeyi aldığımızda o anda mutlu oluyoruz ama sonra kullanıldıkça sıkılmaya ve aldığımız günkü heyecanını yitirmeye başlıyor. İşte o zaman yine maddiyata başvurup kendimizi yine o an mutlu edebilmek için yeni bir şey almaya yöneltiyoruz. Bunu demekten kastım sadece maddiyata yönelik işlere dönük bir hayat yaşamak insanı hayatın bir takım yönlerinden soyutluyor. Ne kadar hayatımız içine girmiş maddiyat hâlbuki yaşadığımız ortamda gücü az olup ta mutlulukla yaşayan nice aileler var, bunlar geçinmek için kıt kanaat geçinirken evlerinden şen kahkahalar yükseliyor, onlarında hakkı değil mi bol para ile yaşamak ya da bir değimle açıklarsak bir eli yağda bir eli balda yaşamak onlarında hakkı değil mi? Yaşadığımız şu hayatta maddiyatı yüksek olup evladından veya kendinden bir özrü olan yok mu? Var tabii örnek vermek gerekirse Türkiye’nin sayılı zenginlerinin bile evlatları özürlü, anlatmak istediğim maddiyat olmuş ama sağlam bir kişinin yerinde olabilir mi? O yüzden halimize biraz olsun şükretmemiz gerekmiyor mu?
Babalarımız veya annelerimiz bile biz küçükken bu hataları yapmadılar mı yeri geldiği zaman bizim gönlümüzü almak için oyuncak veya okula başladığımız zamanlarda karne zamanları bize ödüller almadılar mı? Ben bunları hata olarak görüyorum çünkü çocuk ne yapıyorsa kendi için yapıyor ve çocuğun gönlünü maddiyatla almaya çalışıyoruz. Bunun yerine ona anlatmayı veya ona sevgimizle yaklaşmayı beceremiyoruz. Nede olsa ona aldığımız bir oyuncak onu mutlu ediyor sanıyoruz ve o çocukta bunu ileriki yaşamında kendi evlatlarına yansıtıyor ve onların gönlünü maddiyatla almaya çalışıyor. Hal böyle olunca toplumda maddiyat her kapıyı açar olgusu başlıyor bu seferde, bunun önüne geçmek imkânsızlaşıyor ve zamanla bir kalıp bir klişe haline geliyor. Hatalarımızın farkına varmak için geç kalmadan bir an önce düşüncelerimizi değiştirmemiz gerekmiyor mu? Onun için çocuklarımız olsun kendimiz olalım hayatımızda gerekli ama mutlu yaşamak için maneviyat bunlardan daha gerekli değil mi? Eşler arasında bile maddiyat yönünden bir takım sürtüşmeler yaşanıp yeri geldiği zaman boşanmalara kadar gidebiliyor, bunun önüne geçmenin tek yolu eşlerin birbirine karşı anlayışla davranmaları gerekmiyor mu? Aslında birçok soru var ve cevapları kendi içimizde biraz düşünüpte kendi başımıza kaldığımızda bunlara rahat bir şekilde çözüm bulabiliriz. Yazan: Orhan keşkekoğlu
|